19 Aralık 2009 Cumartesi

En Önemli Şey

Goi_Michael Amerikan Sinematografi Derneği’nin başkanı Michael Goi, American Cinematographer dergisinin 2009’un son sayısına yazdığı makalede, 2000 yaz aylarında görüntü yönetmeni olarak görev aldığı bir filmi anlatıyor. “Hepimizin asla unutamadığımız bir projemiz vardır. Benimki de Jane Cusumano’nun (http://tinyurl.com/ylp2mrg) What Matters Most (En Önemli Şey) (http://tinyurl.com/yggb5wy) filmidir,” diyordu.

bio_crew_jane Video merakım beni bir çok filmcinin ve görüntü yönetmeninin hayatını ve filmlerle ilgili değerlendirmelerini okumaya sevkediyor. Michael Goi, bu çerçevede “kitabî filmci” veya “okullu yönetmen” olarak yazılarını sık sık okuduğum bir filmci. Onun “unutamadığım proje” dediği filmi görmeden duramazdım. Yazar ve yönetmen Jane Cusumano’nun yazdığı senaryo filmi daha ilginç hale getirmiyor. Evet, film kendi başına güzel bir eser; zarif ve modern bir Sheakespeare uyarlaması; güncel bir Romeo-Juliet öyküsü. Fakat filmle ilgili olsun-olmasın, insana cesaret veren, insanın umudunu arttıran, sevginin, ailenin, dostluğun hayatın bu aşamasında en sağlam yapıtaşları olduğunu görmesini sağlayan, Jane’in öyküsü!

Michael Goi, yazısında (http://tinyurl.com/ygph84b) kendisini arayan yapımcının, Jane’nin evini ve bazı eşyalarını, yağlıboya resimlerini satarak, 750 bin Dolar biriktirebildiğini, Teksas’ın 800 nüfuslu Vega isimli kasabasında, kendi yazdığı bir öyküyü filme çekmek istediğini söylediğini anlatıyor. Filmin klasik bir “fakir kız-zengin oğlan” öyküsü olduğunu söyleyen yapımcı, “Juliet” rolünü, yazar Jane Cusumano’nun kızı Polly’nin oynayacağını, kızkardeşinin bir diğer rolü üzerine alacağını, ayrıca bir çok tanıdık, eş-dost ve akrabanın yapımda gönüllü olarak çalışacağını, Jane’in filmi kendisinin yönetmek istediğini ve Jane’in kocası James’in de filmin yapımcılığını üstleneceğini anlatıyor.

making_janejim_med Michael Goi’u, başka bir proje ile anlaşmak üzere olduğu halde, o işi bırakıp, Jane ve kocası için bu aile işi, kimsenin ciddî bir para kazanamayacağı filmi çekmeye ikna eden, ne senaryonun konusu, ne yapımın muhteşemliği değil, sadece Jane’in kısa bir süre önce göğüs kanseri teşhisiyle ameliyat edildiği ve bir süre önce kanserin yeniden başgösterdiği halde “bir rüyayı gerçekleştirmek arzusu” oluyor. Yapımcı arkadaşı Michael’a, “Jane şu anda kemotrapi görüyor; haftanın en az iki-üç günü değil yönetmenlik yapmak, konuşmaya bile hali olmayacağı için benden onun bu rüyasını paylaşacak bir görüntü yönetmeni bulmamı istedi!” diyor. Böyle bir görev, görev değil sınav, bir çok kişiyi o projeden uzaklaşmaya iteceği halde, Michael Goi, sadece “bu kadar azimli bir insanı tanımak onunla birlikte çalışabilmek için” projeye katılıyor. Çocukluğundan beri filmciliğe meraklı; ama bütün ilgisi iki-üç Hollywood firmasına senaryo satmakla sınırlı kalmış olan Jane, bütün hayatını eski evleri satın alıp, onarıp satarak, ve kazandığı parayı tasarruf ederek bu filmin hazırlığına adamış. Jane bir yandan yağlıboya resimler yapıyor ve sergileyebildiği bütün galerilerde bunları satmaya çalışıyor. Aynı zamanda usta bir at binicisi olan Jane, bir çok gösterilere ve yarışmalara katılıyor, ödül paraları da tasarrufa ekleniyor. Fakat kanser, film rüyasını gerçekleştirmek için çok daha fazla para biriktirmeye fırsat vermiyor.

Filmin bütçesi o kadar az ve yapım o kadar aile-işi ki, filmin çekileceği mekanlar tanıdıklardan rica ile sağlanıyor; ekip kasabanın tek motelinde kalıyor; motelin küçük lokantası da mekan olarak kullanılıyor!

Film gerçekten de Jane’in, ilk görüşmelerinde Michael’a söylediği gibi bir “aile faaliyeti” oluyor. Vega’nın 800 kişilik ahalisi için filmin çekilmesi bir karnaval şenliği oluyor. Herkes işi gücü bırakıp, çekimi seyre koşuyor. İşin iyi tarafı, yönetmenler oyuncu dahil, bütün ihtiyaçlarını anında karşılayabiliyorlar.

Filmin çekiminin başlamasına bir hafta kala, doktoru Jane’e kanserin bütün göğüs kaslarına yayıldığını ve kemoterapinin çok uzun süreli bir sonuç vermeyeceğini söylüyor. Fakat Jane, rüyasını gerçekleştirmekte kararlı; hastalığın ve tedavinin, değil filmin çekilmesini engellemesine, çekimin neş’e içinde yapılmasına gölge düşürmesine bile izin vermiyor.

Jane’ın ağabeyi ve karısı, göğüs kanseriyle mücadelede, erken teşhisin önemini vurgulamak için kullanılabileceği düşüncesiyle film çekilirken bir yandan bir belgesel çekiyorlar. Belgeselde göğüs kanseriyle mücadele eden bir film yapımcısının rüyasını gerçekleştirmek için gösterdiği azim anlatılıyor.

WMMposter_sm Michael Goi, çekimin gerçekten de tam bir şenlik olduğunu anlatıyor. Film çekiminin tekniğinden zerre kadar anlamadığı halde doğal bir film yönetmeni yeteneğine sahip olan Jane, çekimin sonlarına doğru artık daha uzun zaman hastanede kalıyor. Holywood’da bir stüdyoda renk düzenmeleri yapılırken, Michael başka bir filmin çekimi için Fas’a gidiyor. Bir hafta sonra James telefon ediyor ve Jane’in üç gün önce öldüğünü bildiriyor. Filmin son baskısın hastanede Jane’e gösterdiklerini, eğlenceli sahnelere birlikte güldüklerini, Teksas’ın gün doğumundaki manzaralarına bir kere daha hayran olduklarını, kızının oyuncuğu ile iftihar ettiğini ve “Michael’a teşekkür et!” dediğini aktarıyor.

Bu belgeselin bir bölümünü Internet’e bulup, YouTube’a koydum: http://www.youtube.com/watch?v=pdomCKTD_Ps Ayrıca, sıkıştırılmış olarak şurada da var: http://www.ufdns.net/hocal/MakingWMMost.rar

James Cusumano, kanserle dört yıllık savaşın son sabahı, Jane’in lik kez ağrısız bir şekilde uyandığını, yatağında oturup, hayatı, çocukları, torunları ve filmi hakkında konuştuğunu yazıyor (http://tinyurl.com/yh6og6c). İki isteği olduğunu söylüyor Jane: filmin, filmcilik hayalini gerçekleştirmek isteyen gençlere örnek olabilmesi için çaba gösterilmesini ve oturdukları Ojai kasabasında muhtaç çocuklara yardım sağlayacak bir vakıf kurulmasını diliyor.

Gençlere “Önünüzdeki engel ne olursa olsun, hayalinizdeki filmi mutlaka yapın!” mesajının iletilmesini istiyor. Ve öğleye doğru, gözlerini yumuyor.

James’n kurduğu “Jane—Filminizi Tamamlayın Fonu” (Jane's Finish-Your-Film Fund) fazla bir yararlık göstermemiş; bir kere ödül verebilmiş. Film de 2002’den sonra hiç bir festivalde gösterilmemiş. Fakat, Michael Goi’nin “hayatımın en iyi projesi” dediği film, bundan böyle benim de hayatımın en çok cesaret veren filmi olacak.